T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
DENİZLİ / TAVAS - Hakimiyet İlkokulu

Şair Zafer ADAK'ın Denizli Kitap Fuarı'nda Öğrencilerimizle Karşılaşması Üzerine Kaleme Aldığı Yazısı

SENA

(Denizli Kitap Fuarı)

Memleketimde mendil satan, sakız satan çocuklar var. 

Sokaklarda yatan çocuklar da var. “Batı”da da gördüm aynılarını.. “Niye böyle ki demiştim, çocuklar niye sokaklarda”..?

Keşke sakız, mendil satsalardı Filistinli çocuklar da ölmeselerdi. Hadi öldüler ki ölüm gerçek, tıpkı doğum gibi..sokaklarında bari ölselerdi. O’nların sokakları bile yok…

Ölümü anlatmak zordur hep.

 

Zor da olsa bi kaç iyi temenni, teselli mümkün yine de.

Ölen, öldürülen çocuklar var

Filistin’ de Arakan’ da..

Lakin çocukların ölümü;

Ne kelam, ne söz ne de kalem kafî..

 

*

Böylesi bir girizgah yapmak niyeti ile başlamadım yazıya esasen;

Denizli’ de altıncısı düzenlenen kitap fuarı ile ilgili bir kaç cümle edecektim halbuki..

İnsan seli, insan uğultusu içinde Denizlili Yazarlar için ayrılan bölümde kalabalığa dalgın dalgın bakarken yüzünde açan tedirgin gülücüklerle, gözlüğünün ardından dünyaya bakan bir çift göz ile karşı karşıya kaldığımı farkettiğimde “kitabımı alır mısınız” sesi ile kendime geldim..

Şaşkın şaşkın ve umutlu bir kendime gelişti bu. 

Öyle ya ta.. ezelden ümitvardım. Eskilerin, eskiyen köftehorların,  “eskiden her şey daha güzeldi” demelerine inat, geleceğin geçmişten daha güzel olacağını savunmuştum hep, elli yıl neredeyse. 

Geçmiş geçmişiyle güzeldi ve geçti gitti öyle ya. 

Anıları şenlendirmek, bazen hüzünlendirmek, belki de nasihat yüklemekten başka kârı yoktu geçmişin. 

Lakin gelecek öyle mi ya? 

Heyecan, merak, ilgi alaka, araştırma, mücadele gerekirdi gelecek için değil mi? Benzer hissi bu sene Teknofest’te de yaşamıştım..

“Kitabımı alır mısınız” diyordu adını sonradan sormayı akıl ettiğim bu sekiz yaşında olduğunu söyleyen küçük kız çocuğu.  Sena’ ymış adı. “Alırım tabii, alırım. Senin kitabını almayıp kimin kitabını alacağım ki zaten” dedim.. Dedim demesine de kalbinin çırpınışını yüzünden gördüm desem sanırım abartmış olmam. Öyle güzel güldü ki bu sevinç gülüşüne düşüp ölesim geldi dersem inanın bunu da abartmış olmam.  Yazdığı kitabı satan; bunun tereddüt ile çekimserliği ve heyecanını göğsüne siper eden bu sekiz yaşında, Denizli’nin Tavas ilçesinden gelmiş, Tavas Hakimiyet İlkokulu üçüncü sınıf öğrencisi bir çocuğu nasıl tarif edebilirdim ki başka..

“Kaç para kitabın”? “Elli lira” dedi. Yeğenim Alim’e “ver bakalım elli lira, küçük kızımız da imzalarsa alalım kitabını, dedim. O da ne? “Benim de kitabım var, ben de yazdım, ben de ben de”.. diyen aynı yaş, aynı heyecan, aynı güzellik demeti,  yedi-sekiz çocuk, kitaplarımı dizdiğim tezgahımın önüne doğmadı mı ikişer, üçer.. “Gölge etme başka ihsan istemez” derler ya hani.. Hele ki çarşı pazarda tezgah önü kapatılması kavga sebebidir, bilirsiniz. Kitaplarımın önünü kapatan bunca minik yazar ve ellerinde kitapları. Bıraktım, salıverdim, kapattılar..  

Doğum, dedim içimden.. hep böyle güzel, her zaman en özel. Sena, Yasemin, Aysel, Miray, Sevde, İmran, Mehmet, Enes ve tüm çocuklar.. Mutlak “doğum sancısı” ile geldiler.. ne güzel gelmişler, ne güzel..  

Bu kadar çift göze dalgınlığım ile şapşallığım arasında bi an kendime ait heyecanımı hatırladım.. yirmi dakika sonra söyleşim vardı ve ben son kontrollerimi, son gözden geçirmemi yapmamıştım daha.. “Benim de kitabımı alır mısın, benim de.. benim de benim de..” diyordu hala bu kadar güzellik.. Dedim, “hepinizin kitabını alacağım ama bir isteğim olacak sizden.. az sonra salonda, okumak ve yazmak ile ilgili bir söyleşim olacak, sizler de gelir misiniz? Gelmezseniz de söz veriyorum, bir saat sonra buraya gelin yada ben sizin yanına gelip kitaplarınızı alacağım”. Ve anlaştık hepsi ile.

Söyleşiye gittiğimde birde ne göreyim, hepsi benden önce gelmiş.. Hayatımda ilk kez, şiir, yazmak, okumak ile ilgili söyleşi yapıyordum ve bu çocuklar salondaydı..”Allahım bir istedim, çok verdin” dedim içimden şükür dolusu.. Evet söyleştik.. anlattım.  Dinleyiciler dinlediler.. Bilmem ki memnun oldular mı? Güzel dönüşler de aldım.. ancak en güzeli bu çocuklardı. Salonda yazdıkları kitabı anlattı hepsi.. Onlar anlattı, bense inanın bağıra çağıra salya sümük ağlamamak için ne çok zorlandım bilemezsiniz.. Ve öğretmenleri Pembe Öğretmen! Sohbet ettik O’nunla da. Anlattı bu güzel, bu gerçek hikayeyi.. buraya gelene kadar ki zorlukları ve sonunda muvaffak oluşunu. Pembe Öğretmen, siz ve sizin gibi öğretmenlerin eli değil ayakları öpülse azdır! Ve benim bu yol hikayeme katkınızdan ötürü bilhassa teşekkür ederim Öğretmenim. 

Belli başlı “kelli felli” yazarlardan imzalı kitap aldım. Mutlu oldum tabii o sıra.. Ancak çocuklarımızın yazdığı ve imzaladığı bu kitapları hayatım boyunca unutmayacağım. Ve gönül arşivimde hep saklı kalacak. Dedim ya kelli felli yazarlara kitap imzalattım. Sahaflarda eski püskü kitaplar aradım. Buldum da.. Unuttum be sonrasında, hiç birinin ismini hatırlamadığımı fark ettim bu yazıyı yazarken.. Ancak Sena. Sena ve arkadaşlarını unutur mu insan?

Ve aldım tabii kitaplarını bu güzel çocukların.  Demiştim ümitvarım diye.. Umut etmemize sanırım yeterli bu çocuklar.  Ve yazdıkları gibi yöneteceklerine inanıyorum bu dünyayı..

Ertesi sabah Sena yine tezgahın önündeydi. Yeryüzünün tüm samimiyeti, en masumiyeti ile ve o kadar güzel, şirin, güleç, içten.. yine bana bakıyordu. Babası dedi ki “dün akşamdan beri sizi anlatıyor, anlatıyor da anlatıyor..”  Ee.. karşılıklı be Sena.. ben de seni anlatıyorum.. Anlatmaya nefesim yettiğince de devam edeceğim. Sen benim kahramanımsın.. vesselam..  

*  

Ve

Sakız satan çocuklar var güzel ülkemde,

Mendil satan.

Şimdilerde kitap yazan,

Yazdığı kitabı satan çocuklar da var.

Bu güzel, hem de çok.. umut dolu!  

 

Zafer Adak yazıYORUM

15.10.2023/Denizli Kitap Fuarı #denizli #kitapfuarı #umut #çocuk #tavas #tavashakimiyetilkokulu #hakimiyetilkokulu @denizlibbld

Çok kıymetli kaleminden dolayı Şair Zafer ADAK'a saygılarımızı sunuyoruz.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 23.10.2023 - Güncelleme: 23.10.2023 09:37 - Görüntülenme: 90
  Beğen | 3  kişi beğendi